27 Ocak 2010 Çarşamba

DELİ BAL

Saatleri Durduralım MİLLİYET CADDE

http://cadde.milliyet.com.tr/2010/01/26/YazarDetay/1190619/“BALIN_DELISI_OLUR_MU_”_DEMEYIN
Dr HASAN İNSEL

“BALIN DELİSİ OLUR MU?” DEMEYİN


Geçen yıllarda bilim adamları balın şaşırtıcı tıbbi etkilerini ortaya çıkardı. Aslında şöyle bir geriye bakarsak Hipokrat bin yıllar öncesinde balın yaranın iyileşmesindeki etkisini, iltihap önleyici özelliğini bulmuştu ve açık yaraları iyileştirmek için bal kullanmıştı.

Aralarında tehlikeli bir bakteri olan Staphylococcus aureus’un da bulunduğu 60 kadar bakteri türü ve yaralarda antibiyotiklere karşı dirençli olan bakterilere karşı bal yararlı olabiliyor. Araştırmacılar ayrıca balın anti bakteriyel etkilerinin, arıların ürettiği ve bala karıştırdığı enzimlere bağlı olduğunu düşünüyor. Ancak balın bu pozitif etkisini koruması için fazla ısıtılmaması gerekiyor. Balın mikroorganizmalara karşı etkisinden sorumlu olan başka bir önemli içerik de hidrojen peroksit. Hidrojen peroksit bal seyreltildiği zaman bir enzimin faaliyetiyle oluşuyor ve yaklaşık 24 saat yüksek konsantrasyonda kalabiliyor.

Balda az miktarda A vitamini ve B2 vitamini bulunsa da pratik olarak vitaminsiz sayılır. Bal hem besleyici, hem de uyarıcı bir besindir. Besleyici değeri yoğun şeker içeriğinden gelir.

40 dereceden fazla ısıtmayın

Ballı süt veya ballı çay, boğaz yangıları için eskiden beri bilinen etkili bir karışımdır. Balın içindeki flavonoidlerin antibiyotik ve iltihap önleyici özellikleri var. Bunların virüslere karşı etkili olduğu da bilinmekte. Ne var ki balın içine eklendiği süt veya çayın çok sıcak olmaması lazım, zira 40 derecenin üstündeki sıcaklıklarda bal bu özelliklerini yitiriyor.

Sindirimi kolay olduğu için bu şikayeti olanlar şeker yerine bal kullanmaktan yarar görebilir. Sabahları aç karnına bir tatlı kaşığı balı bir bardak ılık suya karıştırıp içmenin bağırsak tembelliğinin giderilmesine yardımcı olduğu söylenir.

Yüzde 80’i şeker, yüzde 20’si su

Kuşkusuz balın tadı asıl içindeki şeker miktarından geliyor. Bileşimine bakıldığında bal aşırı doymuş şeker çözeltisinden başka bir şey değil: Yaklaşık yüzde 80’i şeker (fruktoz ve glikoz), yaklaşık yüzde 20’si de sudur. Ama baldaki, kıymetli bir şekerdir çünkü yüksek oranda (yüzde 40 kadar) fruktoz yani meyve şekeri içerir, glikoz oranı ise yüzde 30 civarındadır.

Kalite renge bağlı değil

Baldaki aromatik maddeler, balın toplandığı bitki ve çiçeklere göre değişen tipik tadını ve kokusunu verir. Balın derece ya da kalitesi renge bağlı değildir. Genellikle koyu renkli ballar, açık renklilerden daha güçlü kokuya sahiptir.

Doğal arı balının kristalleşmesi normaldir. Şekerlenmekle balın kalitesi düşmez. Bal iyi kapatılmış cam kavanozlarda serin ve kuru yerlerde saklanırsa, kalitesini yıllarca korur.





DELİ BAL ZEHİRLENMESİ

Arıların balı yaptıkları çiçek özünün cinsi önemlidir. Çiçek zehirliyse bala da bu durum yansır. Örneğin Karadeniz bölgesinde yetişen ‘dağ gülü’ denen yaban gülünden yapılan, acımsı tadı olan bala ‘deli bal’ denir. Bu baldan günde bir küçük çay kaşığı kadar yenildiğinde mide, bağırsak rahatsızlıklarında şifa verdiği söylenir. Biraz fazla yenilmesi ise üç-beş dakika ila iki saate kadar varan bir süre sonra bulantı, kusma, terleme, baş dönmesi gibi bulgularla başlayıp, bayılma, tansiyon düşmesi kalp durmasına kadar varabilen ciddi zehirlenmelere yol açabilir. ‘Deli bal zehirlenmesi’ yurdumuzdaki besin zehirlenmeleri arasında ciddi bir yer tutar, zamanında tıbbi yardım alınırsa, kısa sürede iyileşme görülür. Bu nedenle bal yedikten sonra fenalaşma başlarsa bu toksinin etkisi olabileceği düşünülmeli, doktora danışılmalıdır.

Hiç yorum yok: