23 Aralık 2009 Çarşamba

              ARI SÜTÜNÜN FAYDALARI


 Organizmaya hareket,canlılık ve kuvvet verir,

 İştahı artırma,bitkinliği giderme,iç bezlerinin faaliyet-ini artırma,iyimserlik duygularını yükseltme ve hastalıklara karşı koyma direncini sağlar.

 Hipo (düşük) ve hiper (yüksek) tansiyonu ayarlar kan basıncının normal düzeyde kalmasına etken olur.

 Kan üretimini kolaylaştırarak,anemiyi (kansızlığı) giderir, kadınlarda bozulan kan dengesinin normale dönüşümüne yardımcı olur.

 Yaşlılıktan oluşan damar sertliği ve bitkinlik hallerini giderici etki yapar.

 Bronşitli,astımlı,tüberkülozlu hastalıklara faydalıdır. İnsan vücudundaki hücrelerin yaşlanmasın durdurur.

 Kalp damarlarını temizler,sinir hastalıkları, depresyon ve asabiyeti önler.

 Şeker hastalarında çok iyi sonuçlar alınmıştır.

 Mide ve bağırsaktaki yaraların tedavisinde, böbrek ve idrar yolları hastalıklarının normalleşmesinde ve sarılık hastalığını geçirir.

 Çocukların çabuk gelişmesini ve altlarına kaçırmalarını önler.

 Kronik hastalıklar, astım, romatizma ve ülser tedavisi. Saç dökülmesi ve beyazlanmalarını önler, geciktirir.

 Sarkık vücut organlarını ve bilhassa göğüsleri gençlik çağındaki duruma getirmede, süt salgı bezlerinin fonksiyonunu artırmada,cilt güzelliğini sağlamada ve gebe kalma oranını arttırır.

 Erken bunama,zeka geriliği ve zihnin açılmasına yardımcı olur.

 Yüz derisinin kuruma ve kırışmasında binde 3-6 oranında arısütü kremle karıştırılarak kullanılır.

 SONSÖZ: Arı sütünün harika bir madde olduğu ve arı sütü kullanmanın insan bünyesinde pek çok faydalar sağladığı muhakkaktır, kesindir ve su götürmez bir gerçektir.Fakat bir hamle ile bütün dertlerimizden kurtulabileceğimiz ümidine

kapılma-malıdır.



ARI SÜTÜ KULLANIMI



 Arı sütü günlük dozunun bir insanın 1 kg. ağırlığına karşıt 1 miligram olarak hesaplanır.60 kilo ağırlığındaki bir kimse için 60 miligram olarak hesaplanır.

 Bir yaşından yukarı çocuklar için 20-40 miligram (bir diş kürdanının geriş tarafı ile günde 3 defa yemeklerden yarım saat evvel dil altına arı sütü koymak suretiyle)

 yaşlı kimseler için ise :Günde 50-100 miligram,yani 1 – 2 damla günde 3 defa yemeklerden yarım

 saat evvel dil altına arı sütünü tahta veya plastik kaşıkla koyarak kullanılır. Tedaviye 15-20 gün devam edilir.
                POLENİN FAYDALARI


 Beyin yorgunluğunu giderir,düşünceyi açar,

 Polen içinde hayatın sırrı olan DNA ve RNA’yı bulunduruyor.RNA ’sız İnsan adını bile hatırlayamaz. Polen ise RNA doludur.

 Kan hemoglobinde hızlı artış sağlar. Çocukların kansızlığını giderir.

 Polende 21 Amino Asit, tabii şekerler, suda eriyen vitaminler, fermentler ve hormonlar bulunur

 Canlılık ve kuvvet verir.

 Bağırsakların düzgün çalışmasını sağlar

 Hormonal sistemi uyarır cinsel gücü artırır.

 Vücuttaki koli basilleri ile mikroplar üzerinde öldürücü etki yapar.

 Prostat hastalığı ve iltihaplara iyi eder.

 Kandaki kolesterolü düşürür.

 Her gün polen yiyen bir insana 60 yaşından sonra 40 yıl daha dinç yaşamak imkanı sağlar.

 1 gr. Polen tozu 15 Kepekli Ekmek, 6 Kg. Portakal, 12 Kg. Domates ve bir Kg. Elmaya eşdeğer.

 1 gr. Polen, 27 miligram B 5 vitamini içeriyor, bu da 13 Kg. Sığır eti, 25 Kg. Buğday, 95 Litre Süt karşılığıdır.

 POLENİN KULLANIMI

 Günlük ihtiyaç bir çay kaşığı.Hasta iseniz bir tatlı kaşığı polen meyve suyu,süt,su,yoğurt,bal, reçel,çay içine karıştırılarak veya karbonat yutar gibi ağız ’a alınıp üzerin su içilerek tüketilebilir.Yemekten evvel, yemek sonrası veya yatarken yenebilir.
                                                  




                                            BALIN FAYDALARI

 ÖKSÜRÜK : Bilhassa yatağa yatınca başlayan kuru öksürüğe bal ile yapılan şerbet iyi gelir.

 KABIZLIK: Bilhassa sıcak suyun içine katılarak yapılan bal şerbeti kabızlığı kısa sürede geçirir.

 NEZLE : Bal, limonla veya sütle içilirse nezlenin geçmesini sağlar.

 İYİ BİR KORUYUCUDUR: Antibakteriyel özelliğinden dolayı içinde bakteri, mantar oluşmaz. Birçok gıda içinde bozulmadan saklanabilir.

 MİDEYE KUVVET VERİR: Baldaki şeker emilimi en kolay olan şeker olması ve Hazmı gerektirmediğinden kolayca kana geçer. Ve midedeki fazlalıkları dışarı atar.

 AĞRI DİNDİRİCİ: Balın bilhassa buharı ağrı ve sızıyı birkaç dakika içinde dindirmeye başlar.

 GÖZE FAYDALIDIR: Gözün görme gücünü arttırır. Nar suyu ile karıştırılıp göze sürme gibi çekilirse gözün keskin görmesini sağlar.

 KANSIZLIĞI GİDERİR: Kan yapıcı özelliğinin yanında hastalıktan yeni kalkmışlara kuvvet verir.

 DAMARLARI AÇAR: Diğer şekerlerin oksine okisjen ile reaksiyona girdiğinde tam yanma meydana geldiği için kanda daha az atık madde bırakır. Kalp adelesine faaliyet ve zindelik vermesiyle Kalp Hastalarına faydalıdır.

 ROMATİZMA: Romatizmal hastalıklarda haricen kullanmak hastayı kısa sürede iyileştirir.

 ŞİŞMANLIK: Bal içerdiği enzimler sebebiyle şişmanlığı önler. Bilhassa ılık bal şerbetinin zayıflatıcı özelliği vardır.

 ALERJİ: Alerjik vakıalarda pahalı ve zahmetli tedavilerin yerini alacak bir alternatif tedavidir.

 İŞTAH AÇICI: İhtiva ettiği A,B,C, ve diğer vitaminler ve mineraller insana zindelik verir.

 DOĞAL DİŞ MACUNU: Diğer tatlı ve meyvelerin zıttı bal dişleri ve diş etlerini temizleyip parlatan bir macundur. Dişleri ve diş etlerini mikroplardan korur,ağızdaki yaraları tedavi eder.

 YARA İLTİHAP GİDERİR: Bugün modern tıpta ameliyat yaralarında bal kullanıldığı bilinmektedir. Cavanagh ve BEAZLEY adlı araştırmacılar balın laboratuar şartlarında özellikle boğaz iltihaplarında kendini gösteren Kalbi Tutacoli mikropları ile Candida Albicans isimli mantarlar üzerinde balın etkili olduğunu gözlüyorlar. İnhibin mikropların üremesini de önler.

 BALGAM SÖKTÜRÜR: Balgamı keser vücudun pis rutubetini giderir.

 KARIN AĞRISI: Karın ağrısını geçirir. Bal şerbeti karın ağrılarını çok kısa bir sürede dindirir.

 VEREM: Özellikle çiçek balı gül ile karıştırılıp sabah akşam yenirse akciğer yaraları ve vereme çok faydalıdır.

 İDRAR : İdrar söktürerek mesane yollarını temizler. İltihabını giderir.

 KÖPEK ISIRMASI : Köpek ısırmasına karşı faydalıdır. Köpek ısırınca bal şerbeti içilir. Ve köpeğin ısırdığı yere bal sürülür.Kuduz ihtimaline karşı tıbbi tedbirler ayrıca alınmalıdır.

 CİLDİ GÜZELLEŞTİRİR: Vücuda bal ile masaj yapılırsa cilt yumuşar. Yüze maske şeklinde sürülürse cilde canlılık verir ve tazeler.

 SAÇLAR : Saçları besler. Saça sürülürse saçları yumuşatır. Besler,uzatır,parlaklık ve canlılık kazandırır.

 YANIKLAR: Bal zeytinyağı ve gres yağıyla karıştırılıp yanan yerlere sürülürse acı,sızı çekilmez. Yanık kısa sürede iyileşir. Yanık izi kalmaz.

 VARİS’e faydalıdır. Bal vücutta olan olan varis ve varis yaralarına masaj yapılarak sürülürse çok faydalıdır.

 KARACİĞER: Bal karaciğer ve göğsü temizler. Baldaki ciholin karaciğerin fonksiyonunu kuvvetlendirir. Ve hücrelerinde toplanan yağın giderilmesi için harekete geçirir.

 SARILIK: Balla salatalık rendelenerek yenirse susuzluğu giderir. Kanı temizler. Sarılığı kısa sürede iyileştirir.

 TERLEME’yi giderir. Bal mumu ile birlikte birkaç gün sakız gibi çiğnenirse burun tıkanıklığı ve bundan dolayı meydana gelen terlemeyi giderir.

 İSHAL’i durdurur. Soğuk bal şerbeti ishale çok faydalıdır. Kısa sürede durdurur.

 KOLESTOL’ü düşürür.

 Yatağını ıslatan çocuklar için gayet faydalıdır.

 İLAÇLARIN YAN TESİRİ’ni önler.Zararlarını nötüre eder.

 AKNE :için iki çorba kaşığı bal iki çorba kaşığı süt limon suyundan oluşan karışımın sürülmesi faydalıdır.

 ZEKA GELİŞİMİ : Büyüme çağındaki çocukların zeka gelişimlerine azımsanmayacak derecede olumlu etkisi vardır.

 CİNSEL GÜCÜ : Arttırıcı özelliği vardır.

 ALACA: Alaca hastası olanlar en az iki-üç ay sabah aç karnına bir su bardağı bal şerbeti içerse şifa görür.

ORGANİK TARIM

ORGANİK TARIM DOÇ.DR.BANU YÜCEL 'İN ÇALIŞMASI ELİNE SAĞLIK




Yrd.Doç.Dr. Banu YÜCEL

Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Zooteknik Bölümü



Son yıllarda artan nüfusa paralel olarak tarım ve gıda bilimlerindeki üretimi artırmaya yönelik teknikler toplumsal hastalıkların, alerjilerin, dengesiz beslenme alışkanlıklarının, pestisid, hormon ve antibiyotik kalıntılarının ortaya çıkmasına ve genel yaşam kalitesinin azalmasına neden olmuştur. Bu durum alternatif gıda kalitesine bir eğilim getirmiştir. Tüketici gıdanın kaynağını, güvenilirliğini, işleme ve depolama koşullarını, bulaşma risklerini sorgulamaya başlamıştır. İşte; “biyolojik”, “organik”, “ekolojik”, “kontrollü” gıda temini böylece gündeme gelmiştir.



Organik Tarım Nedir?



• Doğadaki dengeyi koruyan,

• Toprak verimliliğinde devamlılığı sağlayan,

• Hastalık ve zararlıları kontrol altına alan,

• Doğadaki canlıların sürekliliğini oluşturan,

• Doğal kaynakların optimum kullanımı ile verimliliği sağlayan bir sistemdir



“Organik arıcılık” da, bu temel nedenlere dayalı olarak ortaya çıkmıştır. Organik arıcılık ; doğada bulunan nektar, polen, su ve propolisin arılar tarafından toplanarak çeşitli arı ürünlerine dönüştürülmeleri işleminde, üretimden tüketime kadar tüm aşamalarında suni besleme ve kimyasal ilaçlama yapmadan, organik tarım alanlarında veya doğal yapısı bozulmamış florada her aşaması kontrollü ve sertifikalı yapılan arıcılık faaliyetlerine denir. Arıcılık ürünlerinin organik üretim olarak nitelendirilmesi, kovanların özellikleri ve çevre kalitesi ile yakından ilişkilidir.



Ülkemiz doğal yapı ve nektar kaynakları bakımında çok zengin olup,arıcılık açısından son derece büyük bir potansiyele sahiptir. Dört milyona yaklaşan koloni sayısı ile dünyada ikinci ve yıllık 70.000 ton bal üretim kapasitesi ile dünyada dördüncü sırada yer almaktayız. Ancak; kolonilerin geleneksel olarak şeker ve şeker şurubu ile beslenmesi, koloni yönetimindeki aksaklıklar nedeniyle, kovan başına üretilen bal miktarının az, dolayısıyla, maliyetin yüksek olması, arı hastalık ve zararlılarının yaygınlığı ve mücadelesinde kullanılan kimyasal ilaçların kolonide, arı ürünlerinde kalıntı bırakması, konvansiyonel üretilen bal ile organik üretilen bal arasındaki fiyat farkının %10 ila %20 arasında değişmesi ve bu farkın arıcı tarafından yeterli bulunmayışı nedeniyle ülkemizde organik bal üretimini sınırlı düzeyde yapılabilmektedir.



Arıcılıkta organik üretimin esasları nelerdir?

Organik arıcılıkta; arılıkta kullanılan kovanların özellikleri, arılığın bulunduğu çevre koşulları ve kalitesi, arıcılıkta üretilen arı ürünlerinin özenle üretilmesi, depolanması, işlenmesi ve pazarlanması, üretimin esaslarını oluşturmaktadır. Bir organik arıcılık işletmesinin bulunduğu yörede, diğer arıcılık işletmelerinin de organik arıcılık prensiplerine uygun olması gerekir. Organik arıcılıkta bir yıllık bir geçiş dönemi uygulanır. Bu durumda, konvansiyonel üretimden, organik üretime geçiş için arıcılık işletmesine bir yıllık süre tanınır ve organik üretim esaslarına uyum sağlamasına çalışılır. Bu süreden önce arıcılık işletmesi “organik” adı altında ürün satamaz.



Organik üretimde kovanlarda kullanılan arıların orijini de önem taşımaktadır. Organik üretimde kullanılacak arı türü belirlenirken, bölgesel koşullara en iyi şekilde uyum gösterebilecek, hastalıklara dirençli, “yerel” ekotipler tercih edilmelidir. Kullanılan arıların kendi ekolojik koşullarına uygun olması, o ekotipteki arının çevreden en yüksek nektar ve polen toplama kapasitesine sahip olması gibi bir avantajı beraberinde getirmektedir. Kovanlar, kolonilerin bölünmesi veya bu yönetmelik hükümlerine uygun işletmelerden oğul veya kovan alınarak oluşturulmalıdır.



Kovanların araziye yerleşimi bir diğer önemli husustur. Arı nakilleri, stressiz ve kısa zamanda gerçekleştirecek şekilde olmalıdır Arıların götürüldüğü arazide arılar için yeterli miktarda doğal nektar, polen ve temiz su kaynağı sağlanmalıdır.Temiz olmayan su kaynaklarının hastalık yayılmasında önemli etken olduğuna dikkat edilmelidir. Kovan bölgesinin 3 km yarıçapı içerisinde bulunan alanlarda organik bitkisel üretim yapılmalı veya doğal bitki örtüsü bulunmalıdır. Kovanlar sanayi alanlarından, karayollarından ve tarım ilaçlarının kullanıldığı konvansiyonel tarım alanlarından uzağa yerleştirilmelidir. Konvansiyonel tarım arazilerine yakın olarak yerleştirilen arılıklardan elde edilen arı ürünleri “organik” olarak değerlendirilemez.



Organik arıcılıkta kullanılan kovanlar doğal malzemelerden üretilmiş olmalıdır. Kovanların boyanmasında sadece balmumu, reçine, propolis veya bitki yağları kullanılmalıdır. Kovanların dezenfeksiyonu, pürmüz ile yakılarak yapılmalıdır.Diğer arıcılık malzemeleri ise kaynar suyla, kostik soda ve doğal bitki özlerinden yararlanılarak dezenfekte edilmelidir.



Konvansiyonel üretimden, organik tarıma geçiş döneminde, kovandaki peteklerin tümünün organik peteklerle değiştirilmesi gerekmektedir.Bu amaçla; organik bal mumu kullanılmalıdır. Organik olmayan bal mumu kullanılması durumunda, kalıntı analizi yapılarak balmumunda ilaç kalıntısı olmadığının belgelenmesi gerekir.



Organik arıcılık yapan olan işletmelerde arı kolonisi, ya organik olarak üretim yapılan işletmelerden suni oğul olarak veya konvansiyonel arıların organik petekli çerçevelere aktarılması ile elde edilir. Ana arı ihtiyacı ise suni tohumlama veya konvansiyonel üretim yapan kolonilerden yılda % 10 oranında ana arı alınarak giderilebilir. (Bu durumda geçiş süreci uygulanmaz). Ana arıların yenilenmesi esnasında eski ana arının öldürülmesine izin verilir ancak ana arıların kanatlarının kesilmesi yasaktır.



Organik arıcılık işletmesinde üretim sezonu sonunda rahat bir kışlama için,kovanlarda yeterince bal ve polen bırakılmalıdır. Organik arıcılıkta arıların beslenmesi,kendi kovanlarından elde edilen organik balla olmalıdır.Ancak arıların yaşamı yapay beslenmeye bağlı olduğu durumlarda organik olarak üretilmiş bal ve polen veya organik biçimde üretilen şeker şurubu veya organik şeker melası kullanılır. Şeker,pekmez,süt,

melas,glikoz ve diğer konvansiyonel maddeler kesinlikle kullanılmaz. Organik bal ile

hazırlanan şuruba takviye amacı ile herhangi bir katkı maddesi ilave edilmemelidir. Beslemeye nektar akımından 15 gün önce son verilmelidir. Bir sonraki besleme ise son bal hasadından sonra yapılmalıdır.



Arılıkta yapılan her uygulama (ana arı değişimi,oğul, petek verme, bal sağımı, besleme, ilaç kullanımı, taşınma vs.)mutlaka düzenli olarak kovan sicil defterine kaydedilmelidir.Yapılan besleme ile ilgili kovan siciline, kullanılan ürünün tipi, tarihi , miktarı ve besleme yapılan kovan numaraları belirtilmelidir.



Arıcılıkta hastalık ve zararlılardan korunmak için; hastalığa dayanıklı ırklar, ekotiplerle çalışılmalı, ana arılar düzenli olarak yenilenmeli,kovanlarda düzenli hastalık ve zararlı kontrolü yapılmalı, erkek arı larvaları denetlenmeli, kovan malzeme ve aletleri dezenfekte edilmeli, yeni petekler kullanılmalı, kovanlarda yeterli besin kaynağı bırakılmalıdır. Koruyucu önlemlere rağmen koloniler hastalanır veya zarar görürse, derhal tedaviye alınmalı ve gerekirse koloniler ayrı alanlarda izole edilmelidir. Tedaviye alınan organik üretimdeki kolonilere geçiş süresi uygulanmalıdır. Önleyici tedbir olarak kimyasal bileşimli ilaçlar kullanılmamalıdır. Profilaktik sentetik uygulamalar yapılmamalıdır (yavru çürüklüğüne karşı antibiyotik kullanımı gibi).



Bal arısının en yaygın görülen ve en büyük zararlısı olan Varroa ile mücadelede organik kökenli;Formik asit, laktik asit, asetik asit, okzalik asit, nane, kekik, okaliptüs veya kafur kullanılabilir. Günümüzde özellikle Avrupa Birliği ülkelerinde, insan sağlığı ve buna bağlı olarak da gıda güvenliği, üzerinde yoğun olarak çalışılan konulardır.Bu noktada arı ürünleriyle ilişkin olarak varroa mücadelesi için, insan sağlığına zararlı etkileri olmayan ve balda kalıntı riski taşımayan doğal maddeler aranmaya başlanmıştır.Yapılan araştırmalar ışığında Formik asit,Laktik asit ve Okzalik asit amaca uygunluk bakımından Avrupa Birliği ülkeleri tarafından tercih edilen doğal maddeler olmuştur. Ayrıca esansiyel, uçucu yağ asitleri de varroa mücadelesinde, arı ürünlerinde kalıntı riski yaratmadan başarılı sonuç vermişlerdir.





Varroa mücadelesinde en yaygın olarak kullanılanlardan formik asidin uygulanması sırasında kovan giriş ve havalandırma deliklerinin tamamen açılması gerekmektedir. Formik asidin yavaş buharlaşması, ilacın etkinliği bakımından çok önemlidir.10-25C arasında en iyi sonuç alınmakta, 30C’den yüksek sıcaklıkta ana ve arı kaybı meydana gelebilmektedir.10C’den düşük sıcaklıkta ilaç yeterli etkiyi gösterememektedir. Uygulama kovanın gücüne, kovandaki arı populasyonuna göre değişmekle birlikte 1-4 gün aralıkla 3-5 kez tekrarlanır. Formik asit balın doğal bir maddesi (balda %0.1-0.5 oranında bulunmaktadır) olmakla birlikte balda kalite problemleri meydana gelmemesi için bal hasadından 6-8 hafta önce uygulamayı bitirmek gerekir.



Formik asidi emici ped yöntemi ile uygulamak da mümkündür. Bu yöntemde emici pedler formik asidi emebilecek herhangi bir materyal olabilir (örneğin;pamuklu bez peçete,birkaç kağıt havlu veya kağıt çocuk bezleri).Materyal ,%65’lik 30 ml Formik asidi hiç damlatmaksızın emebilmelidir.Malzemelerin emiciliklerini belirlemek için materyal önceden test edilmelidir. Pedin yerleştirileceği çıtanın üzerindeki arılar duman verilerek uzaklaştırılır.Emici ped çıtalar üzerine yayılır ve bir şırınga ile 30 ml %65’lik Formik asit ped’e enjekte edilir.Eğer sıcaklık 25°C’nin üzerinde veya salkım dip tahtasına yakınsa, ped dip tahtasına yerleştirilebilir.Tedavi toplam 3-5 uygulama olacak şekilde 1-4 gün (buharlaşma durumuna göre) aralıklarla tekrarlanmalıdır.Pedler eriyip bozulmadıkları sürece kullanılabilirler.



Formik asidin bir diğer uygulama yöntemi; doğrudan dip tahtasına uygulamadır. Bu yöntemde, formik asit bir şırınga yardımı ile kovan dip tahtasının alt kısmından kovan içine püskürtülür.Ancak burada dikkat edilmesi gereken nokta; kovan dip kısmındaki arıların zarar görmesinin engellenmesidir. Bunun için kovan giriş deliğinden körükle duman verilerek arıların uzaklaşması sağlanmalıdır.Bu uygulamada 15 ml %65’lik formik asit kullanılır.Uygulama toplam 5-6 uygulama olacak şekilde tekrarlanmalıdır.



Formik asit normalde %80-85’lik konsantrasyonda satılır,bu nedenle yanlışlıklara neden olmamak için ürünün konsantrasyonuna dikkat edilmelidir. Kovanlara uygulamada;3 kısım (%85’lik konsantre) formik asit ile 1 kısım su karışımından oluşan %65’lik solüsyon tavsiye edilmektedir.



Varroa mücadelesinde kullanılan bir diğer organik kökenli bileşik; okzalik asittir. Okzalik asit,sadece ergin arılar üzerindeki varroaları öldürür, kapalı yavru gözleri içerisine etkili değildir.Bu nedenle yavru populasyonunun en az olduğu dönemde

(geç sonbaharda ve erken ilkbaharda 1 kez) başarılı sonuç vermektedir. Bir uygulamadan fazla yapıldığında arı ölümleri artabilir veya gelecek ilkbaharda koloni gelişmesini yavaşlatabilir. Fazla işgücü gerektirmeyen (koloni başına 1 dakika),gıda güvenliği ve insan sağlığı bakımından güvenilir bir uygulamadır. Bu tatbik, 7-30C’ler arasında iyi sonuçlar vermektedir.Gün içerisinde, rüzgarsız ve kovanların açılabileceği zamanlarda uygulama yapılmalıdır. Uygulamada kullanılan %3.2’lik Okzalik asit/şeker şurubu solüsyonunun hazırlanması için, 1litre 35-40 C sıcaklıkta temiz su ile 1 kg toz şeker temiz bir kapta ve güvenli bir yerde karıştırılarak oda sıcaklığına (20 C)ulaşana dek soğutulur. Solüsyona 75 gr kristal okzalik asit ilave edilir ve iyice karıştırılır. Sonuçta %3.2’lik okzalik asit solüsyonu elde edilmiş olur. Uygulamada üzeri tamamen arıyla kaplı çerçeveler arası boşluk için %3.2 ‘lik 5 ml şeker şurubu/okzalik asit solüsyonu kullanılır.(arılar çerçeveler arası boşluğu tamamen doldurmuş olmalıdır). Kovandaki arı mevcuduna göre uygun miktar alınır ve peteklerin üst çıtalarının arasından petek arası boşluktaki arılar üzerine damlatılır veya gerekli miktarı aşmamak kaydıyla püskürtülerek de kullanılabilir.(örneğin üzerleri tamamen ergin arıyla kaplı 10 çerçeve arıya toplam 50ml solüsyon kullanılır).



Organik asitlerin kullanımı sırasında bazı teknik bilgi ve kurallara dikkat edilmesi gerekir. Kullanım sırasında koruyucu gözlük kullanılmalıdır. Ciltle doğrudan temas ettirilmemeli, eldiven kullanılmalıdır. Asit, doğrudan solunmamalı, maske takılmalıdır

Bu maddeler tariflerine uygun olarak kullanıldıkları taktirde, insan sağlığı ve arılar üzerine zararlı bir etki yaratmamaktadır.Dönüşümlü olarak bu ilaçların kullanımının sağlanması (örneğin; ilkbaharda formik asit, sonbaharda okzalik asit uygulaması gibi) Varroa’nın bu kimyasallara direnç kazanmasını önlemek açısından önemlidir. Günümüze dek Varroa’nın bu maddelere karşı direnç kazandığına dair bilimsel bulgulara rastlanmamıştır.



Varroa mücadelesinde yararlanılan ve balda, balmumunda kalıntı bırakmayan bitkisel maddeler ve etkileri şu şekilde özetlenebilir;

• Tütün yapraklarında nikotinin akar öldürücü etkisi %75 düzeyindedir.

• Körükte okaliptüs ve defne yapraklarının yakılması ile elde edilen duman kovan giriş deliğinden verildiğinde, varroa için orta düzeyde etkili olmaktadır (%44-48).

• Kekik yaprağında bulunan timol, oldukça güçlü bir akar öldürücüdür. Timol kristalleri cam bir yayvan küçük kap içerisinde kovanda çerçeveler üzerine konulabilir. Kap sayısı kovanın gücüne göre (8-10 çerçeve için 2-3 kap, her kap 4 g timol içermeli)ayarlanmalı, uygulama 8 gün arayla 3 kez tekrarlanmalıdır. Bu uygulama ile kovanda varroa akarı sayısında %93 azalma belirlenmiştir.



Varroa zararlısı ile mücadelede organik kavramına oldukça uygun bir diğer mücadele yöntemi de “Biyolojik yöntem” olarak adlandırılan ve varroa’nın en rahat gelişme imkanı bulduğu için tercih ettiği petek yüzeyindeki erkek arı gözlerinin imha edilmesidir. Bu yöntemle, petek yüzeyinde özellikle erken ilkbaharda gelişen erkek arı gözleri imha edilerek, varroa’nın gelişmesi doğal olarak durdurulabilmektedir. Bunun yanı sıra, mekanik mücadele yöntemi uygulanabilir. Bu sistemde,kışın kovan giriş delikleri açılarak ana arının yumurtlaması durdurulur. Besin ortamı bulamayan varroalar kovan dip tahtasına dökülür.



Bal sağımı da organik arıcılıktaki en önemli noktalardan birisi olarak karşımıza çıkmaktadır. Organik arıcılıkta kullanılan ambalajlar; cam, tahtadan üretilmiş malzemeler, özel üretilmiş uygun organik kaplama maddelerinden yapılmalıdır.Sağım sırasında kimyasal sentetik kovucu maddelerin kullanılması yasaktır. Sağım sırasında temiz ve düzenli bir sistemin kurulması, balların konulacağı kapların titizlikle hazırlanması gerekmektedir. Organik arı ürünlerinin ambalajlanması esnasında, ürünün organik niteliğini koruyacak bütün hijyenik tedbirler alınmalıdır.Organik arı ürünleri konvansiyonel ürünlerden ayrı olarak depolanmalı ve depolama sırasında herhangi bir kimyasal ilaç kullanılmamalıdır Arı ürünlerinin depolanması sırasında oluşabilecek nem, sıcaklık ve ışık değişimlerine dikkat etmek gerekmektedir. Organik tarım metoduyla üretilen arı ürünleri ambalajlanırken organik ürün niteliğinin bozulmamasına dikkat edilmelidir. Organik arı ürünleri, karayolları kenarında kesinlikle bekletilmemeli ve satılmamalıdır.



Organik arıcılık henüz ülkemizde yeni gelişmeye başlayan bir sektör konumundadır. Daha etkin koloni yönetiminin uygulanması,koloni başına birim üretimin artırılarak, maliyetin azaltılması, organik bal üretimi konusunda arıcıların eğitilmesi ve toplumsal sağlık açısından “temiz” bal üretiminin öneminin vurgulanması, organik bala ödenen fiyat farkının daha cazip kılınması halinde ülkemiz konvansiyonel bal üretiminde olduğu gibi, organik bal üretiminde de dünyada sayılı ülkeler arasında yerini alacaktır.

__________________

14 Aralık 2009 Pazartesi

BAYAT KÖYÜ YAYLASI

Eskişehir merkeze 60 km. uzaklıktaki Kütahya merkez BAYAT köyü yaylasında arıcılık yapılır mı?

3 Aralık 2009 Perşembe

Arıcılığa başladığımda bana yardımcı olan Halil ER hocama, polis Cengiz abime ve kurs hocam Bahri Bey'e TEŞEKKÜR ederim.